Menteşe haberler. Son Dakika haber başlıkları ve gelişmeler

Menteşe, Muğla’nın 13 ilçesinden birisidir.

Menteşe’nin Tarihçesi

Antik dönemlerde Karia olarak bilinen bölgenin en eski şehirlerinden biri olan Muğla’nın tarihi M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Bulunduğu konumdan dolayı birçok topluluk bu topraklara egemen olabilmek için birbirleriyle mücadeleye girmiştir. Tarih boyunca Dorlar, Persler, Büyük İskender ve ardılları, Rodos Devleti, Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu egemen olmuştur. Bölge erken dönemlerde Kar denilen toplum tarafından yurt edinildiğinden bölge” Karia” adı ile anılmış, bu isim Bizans dönemine kadar kullanılmıştır. Muğla antikçağda Karia olarak bilinen bölgenin sınırları içinde kalmaktadır. Yazılı belgelerde kentin adı M.Ö. 3. yy. ve sonrasında “Mabolla”, “Mogola” ve “Mogla” şeklinde isimlendirilmiştir.

Daha fazla göster

Antikçağ Mabolla yerleşmesine ilişkin kalıntılar Muğla’nın Masa Dağı ve Asar Dağı üzerinde yer almaktadır. Muğla Belediye’since hazırlanan proje kapsamında MSKÜ Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adnan Diler danışmanlığında yürütülen bir proje ile Antik Mobella Kenti’nin kale surlarının bulunduğu alana giden 1 km’lik patika yol düzenlenmiştir. Ziyaretçilerin kolay ulaşımını sağlamak için ahşap basamaklarla yürüyüş merdiveni oluşturulmuştur. Bereketli toprakları ve geçiş yolları üzerinde bulunmasıyla tarih boyunca birçok milletin mücadelesine sahne olan ve birçok kavme ev sahipliği yapan Muğla, Anadolu’nun fethedilmesiyle Türklerin eline geçmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasıyla, bir uç beyliği olarak Menteşe Bey tarafından 1284’de kurulmuştur. Bu tarihten sonra bölge adıyla anılmaya başlanmıştır. 1391 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılan bölge, 1402’de Timur’un hakimiyetine girmiş ve Timur tarafından Menteşe Beyliği’ne verilmiş, II. Murat döneminde ise tekrar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olmuştur.

1871’de belediye teşkilatı kurulmuş olup, 1884 yılında 5 ilçe, 3 bucak ve 329 köyden meydana gelen Sancağı, 30 Ekim 1913’te Aydın eyaletinden ayrılarak il olmuş ve Muğla adını almıştır. ilçe 06 Aralık 2012 tarih ve 28489 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanunla Muğla Merkez ile 4 belde ve 48 köyü kapsayacak şekilde kurulmuştur. 20.07.2013 tarihinde yayımlanan ortak kararname ile ilk Kaymakam ataması yapılan Menteşe Kaymakamlığı geçici olarak Valilik hizmet binasında çalışmalarına başlamıştır. 11 Aralık 2013 Çarşamba günü Emirbeyazıt Mahallesi Recai Güreli Caddesi 15/1 adresindeki 3 No’lu Özel İdare Binasının 1. katındaki yeni binasına yerleşmiş ve 01.01.2014 tarihi itibariyle İlçe İdare Kurulunun teşkili ile işlemlerine başlamıştır.

Menteşe’nin Coğrafi yapısı

İlçemiz, 1652 km2 yüzölçümüne sahip olup, ilçe merkez rakımı 655 m’dir. İlçemizin kıyı uzunluğu 17.09 km’dir. Genel olarak dağlık ve ormanlık bir arazi yapısına sahiptir.

İlçemiz güneyden kuzeye ve doğuya doğru yükselen sık çam ormanları ile kaplı dağlık ve ormanlık arazi yapısına sahiptir. Bölgemizin en yüksek tepesi 1852 rakımlı Muğlakarlığı Tepesi’dir.

Dağları: Yılanlı, Kalaylı, Derbant, Sapanca, Babacan, Marçalı Dağları
Ovaları
Muğla, Yeşilyurt (Pisi) ve Kolçak Ovaları
Akarsuları
Mortuna, Sarhoş, Akçay, Kocadere, Çelikkozderesi
Baraj ve Göletleri
Bayır Barajı ile Kazan(Bayır), Kafaca, Elçin(Yaraş), Özlüce, Karagöl(Yemişendere) Göletleri

İlçemiz doğuda Denizli ili, Batıda Milas ilçesi, Kuzeyde Kavaklıdere ve Yatağan ilçeleri ve Güneyde Ula, Köyceğiz ilçeleri ve Ege Denizi ile çevrilidir.

Menteşe’nin İdari Durumu

İlçemizde 1 belediye, 66 adet mahalle muhtarlığı bulunmaktadır. Nüfus yoğunluğu olarak ifade edilen 1 km2 ye düşen kişi sayısı 64’dür.

Menteşe’nin Sosyal Durumu

İlçemizin geçim kaynağının büyük bölümü tarım, hayvancılık ve orman işçiliğine dayanmaktadır. İlçemizde özellikle genç nüfus, yaz aylarında turizme bağlı olarak Marmaris, Bodrum ve Fethiye ilçelerine çalışma amacıyla gitmektedir.

Son yıllarda MSKÜ’deki öğrencilerin sayısındaki artışa bağlı olarak özellikle Kötekli Mahallesinde öğrenci ihtiyaçlarına yönelik olarak barınma ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak üzere apart daireler, kafeterya, lokanta vb. işletmeler açılmaktadır.

İlçemiz halkı gelenek ve göreneklerine bağlıdırlar. Düğünlerde erkek ve kız tarafı ayrı ayrı düğün yapmaktadırlar. Halk doğum, ölüm, düğün ve dini bayramlarda başta aile fertleri ve akrabalar olmak üzere komşu ziyaretlerine önem verirler. Yapılan etkinliklere halkın katılımı yoğundur. Her yıl düzenli olarak boğa güreşleri ve mermercilik festivalleri yapılmaktadır.

Menteşe’nin Kültür Durumu

Ege ve Akdeniz’in kesiştiği bir noktada bulunan Muğla, doğal güzellikleriyle ve ticaret ağıyla çekim merkezi haline gelmiştir. Bünyesinde birçok uygarlık kurulmuş yıkılmış olup, medeniyetlerin yaşam tarzlarını yansıtan el sanatları, mimari vb özellikleriyle şehri tarihi ve kültürel varlıkların mirasçısı yapmıştır.

İlçemizin başlıca kültür varlıkları aşağıda sıralanmıştır:

Muğla Sokakları

Asar ( Hisar ) Dağı eteklerinden aşağıya doğru kıvrıla kıvrıla inen Karadağ, Kızıldağ ve Hamursuz Dağları ile çevrelenmiş ovaya doğru yayılan bir şehirdir. 1080 yılında Selçukluların, 1096 yılında Bizans’ın, 1284’de Menteşeoğulları’nın eline geçen kent 1391 tarihinde Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Sokağa cephesi olmayan mülkiyetlere, bunu sağlamak için komşu mülkiyetler dar geçiş şeritleri bırakmışlar böylece çıkmaz sokaklar doğmuştur. Ooldukça fazla olan bu sokaklar meyilli yerlerde “merdivenli sokaklara“ dönüşmüştür. Sokaklar genellikle dardır. Genişlikleri birçok yerde 2 m’nin altına düşmektedir. Kentsel sitin geçmişteki ana ulaşım arterini oluşturan bazı yollarda dahi 3,5 – 4 m den daha geniş kısımlar yoktur.

Saburhane Meydanı

Menteşe’de kentin doğu yakasında yer alan yerleşim yeridir. Resmi olarak mahalle olmasa da 400’e yakın tescilli evi, 170’e yakın sivil mimarlık örneği yapısı, 100’e yakın sokağı, eski hanları, şadırvanları, arastası, meydanları ve camileriyle örnek bir kentsel sit alanıdır.
Meydan adını bir zamanlar burada yer alan hapishaneden almıştır. Kimi evlere çıkmaz sokaklardaki avlu kapılarından geçilerek ulaşılır. Saburhane Meydanı farklı ve güzel mimarisiyle, Türk-Rum halklarının yaşadığı ve güzelleştirdiği bir yerleşim yeridir. Evler yamaçta yer alır ve hiçbir ev diğer evin manzarasını kapatmaz. Bembeyaz duvarlı ve kiremit çatılı evler, sokaklar hatta kapılar bile koruma altına alınmıştır. Açık ya da kapalı ön sofaları, ahşap süslemeleri verandaları, duvara gömülmüş dolap şeklindeki banyoları evlerinin belirgin özelliklerindendir.

Ulu Camii

Şeyh Mahallesi’nde bulunan Selçuklu dönemine ait tarihi bir yapıdır. Cami 1344 yılında Menteşe Beyi İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Şehrin en eski yapısı ve camisidir. Ayrıca Türkiye’deki önemli Selçuklu eserlerinden biridir. Sultanlarından İbrahim Bey tarafından 1334 yılında yaptırılmıştır. İlk yapı kitabesinde şu ifadelere yer verilmiştir;
Bismillâhirrahmanirrahim Enel emir’ul kebir’ül ecellü İbrahim Bey İbn Orhan kemâ kalen nebüyyü Aleyhisselâm. Men benâ mesciden Lillâhi ben Allahû lehu beyten fil cenneti. Senet’i hamsin ve erbâun ve seb’a mie.
(Besmele, Ben Orhan oğlu büyük ve ölümlü Emir İbrahim Bey, Peygamber’den beri. Bana cennette bir köşk ihsan etmesi için Allah rızası için bir mescit inşa ettim. Elli ve kırk ve altmış senet ile) yazılıdır. 1838 yılında tadilattan geçirilirken genişletilmesi amacıyla cemaat yeri ve abdestlik eklenmiştir. Minaresi kesme taştan ve tek şerefeli olup çatısı ahşaptan inşa edilmiştir. Ulu Camii ilk yapısı bozulmadan, mimarisi muhafaza edilerek 1938 yılında Muğlalı Abdizade Bey tarafından yeniden onarılmıştır.

Kurşunlu Camii

Menteşe Balıbey Mahallesi’nde bulunan Osmanlı dönemine ait camiidir. 1493 tarihinde beylerinden Esseyyid Şucâeddîn Bey’in isteği üzerine yaptırılmıştır. Mimarisi Klasik Osmanlı Mimarisi özelliği taşır. Camii olarak kullanıma açılmadan önce 30 derslikli medrese olarak hizmet vermiştir. 1900’de Şerif Efendi tarafından son cemaat yeri eklenmiş, minaresi de aynı yıllarda Hacı İsmail tarafından yaptırılmıştır.

Kurşunlu Cami’sini diğer camilerden ayıran en önemli özelliği 1853 yılında gördüğü tamir sırasında kubbesinin kurşunla kaplanmış olmasıdır. Kurşunlu Cami’si 510 yıllık bir tarihe sahiptir. Birçok bakımdan onarımdan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Camii içinde yer alan kalem işi süslemeler Rodos’tan getirilen kök boyalarla işlenmiştir. Caminin içinde bulunan Kabe ve yelkenli gemi resimleri görülmeye değerdir. Düzgün kesme taştan örme beden duvarları Selçuklu Mimarisi özelliği taşımaktadır. Kurşunlu Camisi Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde yer almaktadır.
Osmanlı’nın bu topraklara hakim olduğu dönemlerinde yapılan son derece değerli bir eserdir.

Şahidi Camii

Camikebir Mahallesi’nde yer alan ve geleneksel mimari örnekleri ile Osmanlı dönemine ait bir yapıdır. Daha önce caminin yerinde Şeyh Seyyid Kemâleddîn tarafından 1390 yılında yapılan Mevlevihane Mescidi bulunuyordu. Zamanla eskiyen bu dergâh 1848’de Hacı Osman Ağa tarafından onarılıp genişletilmiş ve bugünkü caminin ana binası inşa ettirilmiştir.

Camii ismini, burada bulunan mevlevihanede şeyh olan Şahidi İbrahim Dede’den almıştır. Şahidi İbrahim Dede’nin ve babası Hüdai’nin türbe halindeki kabirleri caminin haziresindedir. Ayrıca camii bahçesinde de ilk mescidi kuran Şeyh Seyit Kemalettin’in mezarı bulunmaktadır. Camii 1869 ve 1911 yılında Mevlevi Postnişini Şeyh Cemal tarafından tamir ettirilmiştir. Kente tepeden bakan bir mevkide bulunan caminin bahçesindeki mevlevi zatların varlığının manevi olarak koruduğuna inanılır. Şahidi Camii en çok kullanılan ibadethanelerinden birisidir. Camiinin iç bölümü günümüzde de dervişlerin bir zamanlar halka halinde zikir yaptıkları haliyle aynen korunmaktadır. Şahidi Camisi’nin giriş kapısının bulunduğu kitabede ‘Muğla Hanedanından Merhum ve Mağfurun İley Hacı Osman Ağazade El Hacı Mehmet Ağanın Ruhuna El Fatiha’ diye yazmaktadır.

Şeyh Bedrettin Camii

Müştakbey Mahallesi’nde bulunan camii 1565 yılında ulemadan Şeyh Bedrettin tarafından yaptırılmıştır. Caminin minaresi 19.yy’ın başında eklenmiştir. Şeyh Camii 19. yüzyılda iki onarım geçirmiş olup, ilki 1831 yılında Menteşe Mütesellimi (Tanzimat öncesi vergi toplayan devlet memuru) Tavaslı Osman Ağa’nın eşi Ümmü Gülsüm Hatun tarafından tamir ettirilmiştir. Osman Ağa ayrıca camiye geniş vakıflar kurdurmuştur. 2. onarım ise Şerif Efendi ile Ragıp Efendi tarafından 1896 yılında yaptırılmıştır.

Bu tarihten sonra uzun yıllar hizmet veren cami, 20 Haziran 2007’de restore edilerek yeni bir görünüm kazanmıştır. Sadece giriş kapısının sağında bulunmakta olan yazı bugüne kadar kalmıştır. Caminin asıl tek hazinesi camiye ismini veren Şeyh Bedrettin’in mezarının bulunmasıdır.

Şehbal-Hilmi Şerif Baydur Çocuk Kütüphanesi<h/3>
Şehbal Baydur, 1918 yılında Muğla’da dünyaya gelmiştir. Annesinin adı Munise, babasının adı Hamdi’dir. İlkokul mezunu olan Şehbal Hanım eczacı ve aynı zamanda 1961-1965 yılları arasında Muğla Milletvekilliği yapmıştır. H.Şerif Baydur ile evlenmiştir.

Şehbal Baydur hayırsever kimliği ile tanınan bir kişidir. Muğla Üniversitesi içinde kendi adını taşıyan bir öğrenci yurdu, Akyol semtinde 3 nolu Sağlık Ocağı, o zamanki SSK Hastanesine ek üniteler ile Şehbal-Hilmi Şerif Baydur Çocuk Kütüphanesini yaptırarak birçok önemli bağışlarda bulunmuştur. Şehbal Hanım 26.09.2004 tarihinde 86 yaşında vefat etmiştir.

Muğla Kütüphanesi

Müştakbey Mahallesi’nde, tarihî Şeyh Camii’nin bahçesinde Muğlalı Mevlevi Hoca Mustafa Efendi tarafından 1865 yılında yaptırılan bu tarihi yapı, restore edilerek Kütüphane olarak hizmete açılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren 1980’li yıllara kadar İl Jandarma Komutanlığı ve Polis Karakolu olarak kullanılan binada, o dönemde Hoca Mustafa Efendi’ye ait olan 4 bin 426 adet eser tekrar kütüphaneye kazandırılarak okuyucusuna sunulmuştur.

Muğla Müzesi

Müştakbey Mahallesi’nde yer alan Konakaltı Kültür Merkezi’nin hemen yanında olup, cezaevi eski binası olarak kullanılmıştır. Müze kapalı alanında sergilenen arkeolojik buluntuların büyük bölümü Yatağan ilçesindeki Stratonikeia antik kenti kazılarından getirilmiştir. Ayrıca Yatağan’daki Lagina ve Sedir Adasındaki antik Cedrae şehirlerinin buluntuları da sergilenmektedir.

1992 yılı sonlarında Özlüce Köyü Kaklıcatepe’de yapılan kazılar sonucunda birçok hayvan ve bitki fosilleri çıkarılmıştır. Bu kazılarda çıkarılan fosillerin 1994’te sergilenmeye başlamasıyla müze ziyarete açılmıştır. Müzeye antik kalıntılarla, heykellerle dolu avludan etrafında toplanmış 3 ana bölümden ve 1 adet sanat galerisinden oluşmaktadır. Türkiye’deki ilk Doğa Tarihi Müzesi burada bulunmaktadır. Muğla Müzesi’nde sergilenen fosiller günümüzden 5-9 milyon yıl önce yaşamış olan canlılara aittir. Bu canlılar, Doğu Asya’dan İspanya’ya kadar uzanan geniş bir alanda yaşamış ve yok olmuş canlılardır. Bu dönem canlılarına ait fosiller ilk defa İspanya’nın Tervel Havzası’nda bulunduğundan, bu döneme Turolian denilmektedir. Kazılarda zürafagiller, boynuzlugiller, gergedangiller, hortumlu memeliler, domuzgiller, atgiller ve etçilere ait fosiller ile çok sayıda bitki fosilleri bulunmuştur. Bunların bir kısmı müzenin doğa tarihi bölümünde sergilenmektedir. Muğla Müzesi’nde, ziyarete açık olan bir başka bölüm de etnografya kısmıdır. Muğla’nın çeşitli yörelerinden giyim kuşam ve günlük kullanım eşyaları bu bölümde sergilenmektedir.

Muğla Özlüce Fosil Yatağı

Muğla’nın Özlüce Köyü Kaklıca Tepesi yakınlarında, 1993 yılında ateş yakmak için çukur açan çobanlar fosiller bulmuştur. Bulunan fosillerde yapılan incelemelerde 9 milyon yıl öncesine ait olduğunun anlaşılması üzerine dönemin Muğla Valisi Lale Aytaman’ın talimatıyla kazı çalışmaları başlanmıştır. Kazı çalışmaları Muğla Müze Müdürlüğü sorumluluğunda ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Çoğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü öğretim üyesi Antropolog Prof. Dr. Berna Alpagut başkanlığında yürütülmüştür. Yapılan kurtarma kazıları sonucunda birçok hayvan ve bitki fosili çıkarılmıştır. Bu kazılarda çıkarılan fosiller, 1994’ten itibaren Muğla Müzesinde sergilenmeye başlamıştır.

Belen Kahvesi ve Türküsü

Temmuz 1946’da Muğla’nın Gevenes Köyü’ndeki (günümüzdeki adı Çaybükü Mahallesi) Belen Kahvesi’nde meydana gelen gerçek bir olay olup, Değirmenci Pisili Tahir Usta tarafından bestelenen ve zamanla ünü Türkiye geneline yayılan bir halk türküsüdür. Meydana gelen bu acı olaydan sonra Belen Kahvesi zamanla yıkılma ve yok olma noktasına gelmiştir. Ancak, 6 Nisan 2005 yılında Muğla Valiliği tarafından kamulaştırılıp restore edilerek tekrar hizmete açılmıştır. Bugün Belen Kahvesi, Gevenes, yeni adıyla Çaybükü Mahallesi’nde ovaya hâkim bir tepede yer almaktadır.

Gevenes Köyü’nde yaşayan Ağaoğlu Mustafa Şahbudak Köy Muhtarı Tevfik Cezayir’in en yakın arkadaşıdır. Bu ikili her akşam köy kahvesinde dama maçı düzenler, iddialı ve dostça yapılan bu karşılaşmalar kahvedekiler tarafından ilgi ile izlenir. Bir temmuz akşamı yine dama oynarken oyunun yarısında “Sarı Memet” lakaplı Orman Memuru Mehmet İn çıkagelir. Gevenes ve Kozağaç köyleri civarında bir orman yangını çıkar. Yangın ile ilgili tutulan zaptın bekçi tarafından Muğla’ya gönderilmesini muhtardan talep eder. Muhtar Tevfik Cezayir, “Olmaz, daha acil olan seçim sonuçlarının ulaştırılması gerekiyor. Bekçiyi gönderemem” diyerek isteği reddeder. Bunun üzerine Ormancı ile Muhtar arasında tartışma başlar.
Ormancı dama masasını devirerek dağıtır, muhtarın arkadaşı Mustafa Şahbudak ise bu davranış üzerine ormancıya bir tokat atar. Ormancı kamasını çıkartarak Mustafa Şahbudak’ı kolundan yaralar. O da, bunun üzerine tabancasıyla ormancıya ateş eder. Kurşun sekerek olayı yatıştırmak amacıyla araya giren Muhtar’a isabet eder ve ölümüne sebep olur.

Bu acı olaydan sonra köyde kalamayacağını anlayan Mehmet İn, tayinini Kavaklıdere Orman Müdürlüğü’ne ister ve oraya yerleşir. Doksanlı yılların başında da ölür. Hayatının geri kalan yıllarını bu olayı unutmaya çalışarak geçiren Mustafa Şahbudak ise 28 Mart 2005 günü tedavi gördüğü İzmir Ege Üniversitesi Hastanesi’nde 83 yaşında ölür.

Kerimoğlu Zeybeği

1901 yılında geçen ve Muğla’nın Yeşilyurt Mahallesi’nde Kerimoğlu Eyüp’ün kahramanı olduğu bir olayı konu edinen ünlü bir türküdür.

Türkünün konu ettiği olay Kerimoğlu Eyüp’ün ölümü ile sonuçlanmıştır ve öldürüldüğü ev yine Muğla yakınındaki Yerkesik Mahallesi’nde bulunmaktadır. Bu ev günümüzde türkünün anısına müzeye dönüştürülmüştür.

Cesaret ve gözüpekliği ile halk arasında adını duyurmuş, 1882 ve 1901 yılları arasında yaşamış olan Pisili Kerimoğlu Eyüp adına yakılmış türkü ve bu zeybek havasında oynanan oyundur. 1985 yılında Mehmet Ali Eren tarafından Ali Kara ve Lütfi Nalbantoğlu kaynak alınarak derlenen bu türkü ve oyunu ilk kez yine aynı yıl Muğla Endüstri Meslek Lisesi Zeybek Ekibi tarafından oynanmıştır.

Kültür Evi

Şeyh Mahallesi’nde bulunan ve Muğla Belediyesince 1999 yılında kamulaştırılan yapının tarihi 1800’lü yıllara dayanmaktadır. Önceleri Şerefliler Ailesi’ne ait olan yapı, hem Türk hem de Rum mimarisini bir arada yansıtan bir özelliğe sahiptir.

Kültür Evi’nin içerisine girildiğinde sizi geçmişin izleri kucaklar. Hemen girişte bulunan iç avlu ve alt kata açık bir sofa, üst katta kapalı ahşap cumbası yer alır. Muğla Kültür Evi’nin odaları ise sofalara açılır şekilde inşa edilmiştir. 2003 yılında restorasyonu tamamlanarak hizmete açılan Muğla Kültür Evi’nde yöresel kıyafetler ve eşyaların yanı sıra kültürel etkinliklerin de düzenlendiği bir mekân haline getirilmiştir

Yağcılar Hanı

Emirbeyazıt Mahallesi’nde bulunan ve yapımı yaklaşık 1493 yılına dayanan han kentin geçmişinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Sağlam taş duvara dayalı bağdadi ve ahşap karkas sisteminde yapılmıştır. Eskiden yağhanelerin bulunduğu bir mekân iken günümüzde restore edilerek hem ticaret merkezi olarak hizmet vermekte hem de avlusundaki çınar ağacının gölgesinde bir dinlenme yeri olarak kullanılmaktadır.

Yağcılar Hanı 1990 senesinde mülk sahipleri aracılığı ile onarılmıştır. Bir zamanların yolcularını ağırlayan Yağcılar hanı bugün iş merkezi olarak hizmet vermektedir.

Özbekler Evi

Cami Kebir Mahallesi’nde bulunan geleneksel Muğla Evlerinden biri olan, Hacı Hamzalar ve Ali Rıza Özbek evi olarak da bilinen yapı, yaklaşık 225 senelik bir geçmişe sahiptir. Özbek Evi’nin odalarına girildiğinde 3 kemer ve ahşap dikmeler göze çarpmaktadır.

Özbekler Evi toprak dam ile inşa edilerek meydana getirilmiştir. İlk zamanlarda yapı toprak damlı iken sonradan belli tadilatlar geçirmiş üst katında yer alan kapı ve yüklükler özünden uzaklaşılmadan yeniden restore edilmiş, yola bakan cephelerinde taş duvarların eksik kısımları tamamlandıktan sonra iç avluya da ahşap malzemelerden açık sofa konulmuş olup kış evi, yaz evi ve sahanlık gibi bölümler eklenmiştir. Toprak dam kapatılarak ahşap bağdadi ve kiremit çatılı bir sisteme dönüştürülmüştür.

Sıvalarda Muğla’da kullanımı yaygın olan horasan harcı (kireç, saman, keçi kılı ve harç karışımı) kullanılmıştır. 1987 yılında Muğla Mimarlar Odası’nca en iyi korunan ve yaşatılan ev ödülü verilmiştir. Muğla Belediyesi’nce kamulaştırılarak restorasyonu tamamlandıktan sonra 2005 yılında hizmete açılmıştır. Özbekler Evi’ne, Muğla Mimarlar Odasınca 1987 tarihinde, iyi bir şekilde muhafaza edildiği için en iyi şekilde korunan ve yaşatılan eser ödülü verilmiştir.

Saatli Kule

Balıbey Mahallesi Kara Mustafa Caddesi’nde yer alan Saat Kulesi, şehrin eski ticaret ve zanaat merkezi Arasta mevkiinde 1895’te Muğla’nın ilk Belediye Başkanı olan Hacı Kadızade Süleyman Efendi ve eşi Pembe Ana’nın isteği üzerine, ünlü Rum Usta Filvarus’ca (Mihail Konstantin’in oğlu) yapılmıştır.

Saatli Kule, kesme taş ve tuğla kullanılarak, kare planlı ve beş katlı olup, aşağıdan yukarıya doğru küçülmektedir. Alt katı dükkan olarak kullanılan kulenin beşinci katına ise yuvarlak saat kadranı yerleştirilmiştir. Her katın cephesine sivri ve yuvarlak kemerli dikdörtgen pencereler açılmıştır. Tarihi Saatli Kule’de bulunan ‘Çan’ sayesinde halk saati göremese de yapılan vuruşlar sayesinde saatin kaç olduğunu anlayabiliyor. Genellikle saat başlarında saat sayısı kadar çalan çan, yarım saatlerde ise tek çalıyor. Üzerinde yer alan kitabede hem yapanın hem neden yapıldığının bilgileri bulunmaktadır. Kitabeyi Muğla Rüştiyesi Hocalarından ve Şahidi Mevlevihanesi Dede İsmail Hakkı Efendi yazmıştır. Üzerinde ustasının imzasını taşıyan kule hale çalışmaktadır.

Hacıkadı Evi

Şeyh Mahallesi’nde bulunan ve bugün kayıtlara “Hacıkadı Evi” olarak geçen evin yapım tarihi 1875-1880 yılları arasında olup Muğla’nın ilk belediye başkanı olan Hacıkadı Süleyman Efendi ve eşi Pembe Hatun bu evi oğulları Ömer Efendi için yaptırmışlardır. Muğla için önemli olan tarihi Saatli Kule ve eski adı Memleket Hastanesi olan devlet hastanesi de aynı aile tarafından yaptırılmıştır.

2004 yılında Muğla Valiliği tarafından onarılarak 2005 yılında hizmet vermeye başlamıştır. Hacıkadı Evi’nde kültürel ve tarihi eşyalar sergilenmekte olup, kafeterya ve restoran olarak da hizmet vermektedir.

Arasta

Kiramettin Mahallesi’nde, Muğla’nın eski kervan yolu güzergâhı üzerinde kuzey-güney, doğu-batı akslarının kesiştiği noktada yer alan geleneksel ticaret merkezi arasta, tarihi dokusu sivil mimari özelliklerini yansıtan ticari yoğunluğa sahip bir yerleşkedir. Arasta, çarşılarda aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu bölümlere verilen addır. “Demirciler Arastası”, “Bakırcılar Arastası” günümüzde de halen aynı şekilde adlandırılarak hizmet vermektedir. Hala kentsel sit alanının ticari merkezi olma niteliğini korumaktadır. Semercisiyle, ayakkabıcısıyla, berberiyle, nalbur dükkânlarıyla, esnaf lokantalarıyla, meydandaki şadırvanıyla Arasta, 20. yüzyıl başına dönmüş gibidir. Eskiden şehri dış dünyaya bağlayan tek unsur, İzmir-Aydın-Çine, Tavas-Denizli güzergahı iken bu güzergahı kullanan kervan yolu Muğla’dan geçiyordu. Deve kervanları bugünkü Sekibaşı Sokağı’ndan kente girerler ve bu yolu takip ederek merkeze varıp, bugünde Kentsel Sit alanının ticari merkezi olma niteliğini koruyan bölgesinde Yağcılar Hanı, ve Kocahan’ da konaklamışlardır.
Tarihi kervan yolunun geçtiği güzergâhta bulunan Yağcılar Hanı, İbrahim Hanı, Bacılar Han, Balcıoğlu Hanı, Konakaltı Hanı ve şu anda ayakta olmayan Kocahan’ın eski yıllarda kentin en hareketli mekânları olduğu bilinmektedir. Kervanlar Saburhane semtinden şehri terk ederek, bugün de mevcut olan “Yılanlı Dağı Yolu” üzerinden Tavas’a ulaşırlar ve oradan da Denizli’ye geçmişlerdir.

Arastanın kuzeyinde yer alan Tabakhane de kent yapısı içinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Burada işlenen deriler kervancılardan çok ilgi görmüştür. Kervancılar için önemli olan diğer mallar ise el tezgâhlarında dokunan bezler, orman ürünleri (kereste) ve Hamursuz dağından çıkarılan yüksek kaliteli kireçlerdir. Bunlar karşılığında Muğla da yeterli oranda ekilmeyen buğday, bazı tarım ürünleri ve kumaşlar alınmıştır. Bu bölge özellikle 80’li yıllardan itibaren toplum yaşayışının çeşitli nedenlerle değişmesi, kent merkezinin güneye doğru kayması, eski ustaların yerini alacak yeni ustaların olmayışı gibi nedenlerle eski önemini kaybetmeye başlamıştır.

Belediye Hizmet Binası

Şeyh mahallesi’nde yer alan bina 1867’de Osmanlı idari taksimatında mutasarrıflık olan Menteşe Livasının Hükümet Konağı olarak yapılmıştır. Konağın planı devrin Jandarma Komutanı olan Şamlı Binbaşı Hüseyin Bey tarafından Şam’da ki bir konaktan esinlenerek çizilmiştir. Binanın 2. katı 1889 yılında Muğlalı Mutasarrıf Cafer Paşa tarafından Rum Ustalara yaptırılmış olup 1949 yılına kadar Valilik Binası, daha sonra da adliye binası olarak kullanılmıştır.

2003 yılında Milli Emlak Müdürlüğü tarafından Belediye Hizmet Binası olarak kullanılmak üzere Muğla Belediyesine devredilmiştir. 30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerden sonra Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı hizmet binasına dönüştürülmüştür.

Konakaltı Hanı

Müştakbey Mahallesi’nde bulunan han 19. yy. eserleri arasından günümüze sağlam bir şekilde gelmiştir. Ahşap ağırlıklı bağdadi bir yapı olup tarihi han yapılarının en güzel örneklerinden biridir. İki katlı bu hanın alt katında hayvan barınakları, ambarlar, dükkânlar yer alırken ikinci katında ise bölgeye gelen tüccarların ve işçilerin konaklayabileceği alanlar bulunmaktadır.

Muğla Belediyesi himayesinde restore edilen han günümüzde Muğla Belediyesi Eğitim, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesinde kültürel ve sosyal alanda faaliyetlere ev sahipliği yapmaktadır.

Apostol Han

Orta mahalle Saburhane meydanında bulunan ve Rum Ustalar tarafından yapılan tek han olan yapı, 1850-1870 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen iki katlı ahşap handır. Hanı çevreleyen duvarlar yığma taş, iç duvarlar ise ahşap karkas sistemi ile yapılmıştır. Zemin katı birbirinden ayıran ve arka bahçeye geçişi sağlayan ahşap kemerli bir geçit bulunmaktadır.

Mübadele öncesi Rumların yoğun olarak yaşadığı bu bölgede yer alan ve Rum Apostol tarafından işletilen han, mübadele öncesine kadar üst katında kapalı orta sofanın etrafındaki odalar han odası, alt katındaki büyük oda meyhane olarak kullanılmıştır. Mübadeleden sonra Cumhuriyetin ilk yıllarından 1954 yılana kadar ilkokul olarak kullanılan han, 1999 yılında çıkan yangınla kullanılamaz hale gelmiştir.

160 yıllık Apostol Han Muğla Belediyesi’nce aslına uygun olarak restore edilerek, Muğla Büyükşehir Belediyesine bağlı Zabıta Daire Başkanlığı’nın hizmet binası yapılmıştır.

Sanat Evi (Müftüler Evi)

Emirbeyazıt Mahallesi’nde bulunan, yapının tarihi yaklaşık olarak bir asır öncesine dayanmaktadır. Kentin kültür ve sanatını yansıtan örneklerin sunulduğu bir mekân olarak 2003 yılında Muğla Sanat Evi olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Mabolla Kalesi

Üstü tıpkı masa gibi düz olan ve belki de bu nedenle halk arasında Masadağ olarak da bilinen Asar Tepesi, ender bir doğal doku olmasının yanı sıra önemli arkeolojik kalıntıları da barındırmaktadır. Kale düzlüğünün güneyindeki düzlükteki irili ufaklı taşlardan oluşan ve olasılıkla konut türü yerleşimlere ait yapı kalıntıları olasılıkla Hitit metinlerinde de sözü geçen Mabolla Kalesi’ne ait olma olasılığı yüksektir.

Bu alanın önündeki alt düzlükte II. Bin Anadolu Hitit ve I. Bin Frig ve Urartu Geleneklerini yansıtan, Karya ve Likya Bölgesinde varlığını geç dönemde de sürdüren açık hava kutsal alanları görülmektedir. Mabolla Kalesinin iri dikdörtgen taşlardan oluşan surlarının güneye doğru süren uzantıları oldukça iyi korunmuştur. Sur duvarlarından aşağıya doğru sürüklenen bazı bloklar üzerinde izlenen kenetler ahşap kenet yuvaları özelliğindedir ve M.Ö. 5. yy’la tarihlendiğine ilişkin ipucu vermektedir. Masadağ kuzeydeki düzlüğe yakın yerinde ise yüksek teraslar üzerine oturtulmuş ve en az 3 katlı olan ve harçlı moloz taşlarından yapılma bir ortaçağ sarayı yer almaktadır. Mabolla’nın doğu ve batı üst yamaçlarında ve çoğu yakın zamanda soyulmuş kaya mezarları yer almaktadır. Mabolla Kalesi, doğu, güney ve batı yönlerinde savunmaya elverişli bir konuma sahiptir.

Sekibaşı Hamamı

Menteşe Balıbey Mahallesi Hamamönü Mevkii’nde yer alan hamam, 15. Yüzyıl’a aittir. İlk sahipleri Muslihittin Mahallesi’nde yaşayan ve burada bir sokağa adını veren Camcılar ailesidir. 20. yüzyıl’ın başlarında hamam el değiştirerek Ulalı Gölcükoğlu Hacı Salih’e satılmıştır. 1950-1960’lı yıllarda hamamı Hacı Salih’ten satın alan Şeref Narin uzun süre hamamı işlettikten sonra Mahmut Baltacı’ya devretmiştir. 1970 yılına kadar Mahmut Baltacı, 1970-1974 yılları arasında ise oğlu Bekir Baltacı tarafından işletilen hamam, kanalizasyon ve su sıkıntısı nedeniyle kapatılmıştır.

1977 yılına kadar çalıştırılmayan hamamın son sahibi Yılmaz Ercan tarafından, kültürel amaçlı kullanılması koşuluyla 2006 yılında Muğla Belediyesi’ne hibe edilmiştir. Restore edilerek hizmete açılan 500 yıllık tarihi hamam kentle ilgili tüm yayınların bulunduğu bellek ve sanat galerisi olarak hizmet vermektedir.

Trolian Park

Turolian günümüzden 5-9 milyon yıl kadar öncesine tarihlenen ve Doğu Asya’dan İspanya’ya kadar uzanan geniş bir alanda yaşamış ve yok olmuş canlıları içeren bir dönemdir ve adını fosillerin ilk bulunduğu yer olan İspanya’daki Teruel havzasından almıştır.

Türkiye’de ilk olan ve eski bir cezaevinin yeniden onarılarak müzeye çevrilmesi ile meydana gelen Turolian Park görülmeye değer bir müzedir. Türkiye’nin ilk Doğa Tarihi Müzesi olan Turolian Park, 1994 senesinde hizmete girmiştir. Menteşe’nin doğusunda yer alan Özlüce Mahallesi Kaklıca Tepe mevkiinde üç adet fosil yatağı bulunmuş, çıkartılan fosiller Muğla Müzesi Doğa Tarihi kısmında Turolian Çağı bulguları olarak sergilenmektedir.
Kaklıcatepe fosilleri kazı ve araştırma çalışmaları 1992 yılı sonlarında başlamış ve mutfak eşyaları, gergedangiller, fil ve benzeri yaratıkları, domuzlar, atlar ve et yiyen hayvanlar olarak üç parça halinde sınıflandırılmışlardır. Bu fosillerin yanı sıra bitki fosilleri de müzenin doğa tarih bölümünde, yöresel giyim-kuşam örnekleri ile günlük kullanım eşyaları müzenin etnografik bölümünde sergilenmektedir.

Muğla Pazarı

Muğla pazarı, merkez pazar yerinde her çarşamba ve perşembe çevre köylerden gelen köylülerin getirdiği taze sebze ve meyveler, yöreye özgü ürünlerin alışverişinin yapıldığı yerdir. Halk yoğun ilgi göstermektedir.

İlçe’nin Genel Durumu

İlçemizde ana ulaşım karayoluyla ve bağlantılı ana yollar vasıtasıyla sağlanmakta olup, denizyolu, demiryolu bağlantısı ile havalimanı olmayıp, genelde ana yollar ile şehir içi mahalle yolları asfalttır.

İlçemizde içme suyu sıkıntısı yaşanmamaktadır. Atıksu arıtma tesisi ve ilçe merkezinin kuzey kısmı hariç kanalizasyon sistemi bulunmaktadır. Ana yollar asfalt olup, bütün mahallerde elektrik ve telefon hizmetleri bulunmaktadır.

İlçemiz, Ankara’ya 620 km, İstanbul’a 783 km, İzmir’e 225 km, Antalya’ya 311 km, Aydın’a 99 km, Denizli’ye 145 km uzaklıktadır.