Acıpayam haberler. Son Dakika haber başlıkları ve gelişmeler

Acıpayam, Ege Bölgesi’nin güneydoğusunda bulunan, Denizli iline bağlı bir ilçedir. (İlçe nüfusu, TÜİK verilerine göre 31 Aralık 2019 tarihi itibari ile 55.351 kişidir) Bu bölgede tütün tarımı çoğunluklu olmakla beraber ismindeki “payam” sözcüğünü badem üretiminden de almaktadır. Ayrıca yöre “goku” isimli yemeği ile de ismini duyurmuştur.

Daha fazla göster

Coğrafi konumu

Net merkezi nüfusu: 55.971’dir.Acıpayam, coğrafi konum olarak Akdeniz Bölgesi’ndedir. Acıpayam, 1628 km² yüzölçümü ile Denizli’nin en büyük ilçesidir. Deniz seviyesinden yüksekliği 885 metredir. Anadolu Yarımadası’nın güneybatısında, Ege Bölgesi’nin güneydoğusunda yer almaktadır. Ege Bölgesi’nden Akdeniz Bölgesi’ne geçiş noktasında olan ilçenin doğusundaki, Burdur iline bağlı Çavdır, Yeşilova ve Gölhisar ilçeleri, batısındaki Tavas ve Beyağaç, kuzeyindeki Serinhisar ve Çardak, ve güneyindeki Köyceğiz ve Çameli ilçeleri ile sınırı bulunur. Büyükşehir kanunu dolayısıyla merkeze bağlı 14 belediye, 38 köy ile, ilçe merkezine mahalle statüsünde bağlanmıştır.

İklim

Coğrafi yönden Ege Bölgesi içindedir. Ege Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi geçiş noktasında olması nedeniyle değişken iklimi vardır. Kuzey kısımlarında göller Bölgesi’nin iklim özelliklerini taşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı, bazen de kışlar ılıman geçer. Güneye inildikçe Gireniz Vadisi boyunca Akdeniz iklimi hüküm sürer.

Acıpayam Ovası ve Yetiştirilen ürünler

Ovası yüksek olmasına karşın Akdeniz ikliminin ılımanlaştırıcı etkisi sayesinde iklimi, incir, pamuk, muz vb. yüksek sıcaklıklara gerek duyulan ürünler haricindeki diğer ürünlere gayet uygundur. Ovasının toprağı kumlu topraklardan oluşur ve oldukça bereketlidir. Ovanın tek sorunu, sulama kanalının bulunmayışıdır. Ovanın altında bol miktarda su bulunmaktadır. Bölgedeki çiftçilikle uğraşan halk, suyunu daha çok yeraltından gelen sondaj suyu ile sağlamaktadır. Ovadaki sulama genellikle bu şekilde yapılmaktadır. Buna rağmen bu ova, Denizli’deki en önemli tarım alanları arasındadır. İlçe kavunu ile meşhurdur ve bostan türü meyveler kolaylıkla yetişebilmektedir. Ovadan genellikle kavun, karpuz, lahana, ıspanak, domates, biber, elma ve daha akla gelebilecek pek çok ürün sağlanmaktadır.

Acıpayam adının tarihçesi

Acıpayam en eski adı Hamit Ovası’dır. Acıpayam, Isparta Sancağına bağlanmasıyla birlikte adı “Garbikaraağaç” olarak değiştirilmiştir. Germiyanoğluları zamanında ise adı, “Asikaraağaç” olmuştur. Bölgenin “Acıpayam” adını alışının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bölgede badem ağaçlarının çok oluşu ve badem ağaçlarının da acı oluşu nedeniyle “Acıpayam” adı verildiği kuvvetli ihtimallerdendir. Zaten bölgede bademe “payam” denilmesi bu adın yukarıdaki açıklamalardan ortaya çıktığını doğrulamaktadır.

Türklerden önce Tarihçe

Acıpayam’da ilk yerleşim tarihinin M.Ö. 2000’li yıllara kadar gittiği kesindir. Diokayseria’nın tarihinin daha da eski olduğunu bilinmektedir. M.Ö. 1500 yıllarında, bölgede Hititleri hüküm sürmüştür. 200 ya da 300 yıl kadar devam eden Hitit egemenliğinden sonra Acıpayam ve yöresi, M.Ö. 1200 civarında İyonyalılar’ın egemenliğine geçti. M.Ö. 800 yılında ise, buralarda Lidyalılar hüküm sürmeye başladı. M.Ö. 456 yılında Perslerin hükümranlığına; M.Ö. 440 yılında ise Büyük İskender’in ordularınca, Makedonya topraklarına katıldı. Sürekli el değiştiren Acıpayam ve yöresi, M.Ö. 200 yıllarında Makedonya İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra, Güney ve Honaz ilçelerinin olduğu yerlerde şehirler kuran Selevkos’ların eline geçti . Fazla uzun ömürlü olmayan bu devletlerden sonra, diğerlerine göre daha uzun süreli hükümranlık sürdürecek olan Roma İmparatorluğu, M.Ö. 133 yılında Acıpayam ve çevresini ele geçirdi. Milattan sonra 395 yılında Roma İmparatorluğunun parçalanmasından sonra, Acıpayam ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine geçti. Doğu Roma’nın da dağılmasından sonra, Bizans hakimiyetine geçen Acıpayam, 1195 yılından itibaren Türk egemenliğine geçmiştir ve bu tarihten şimdiye kadar da Türk devlet ve beylikleri haricinde başka bir milletin egemenliği altına girmemiştir.

İlk fetihler

Eldeki kaynaklara göre Acıpayam ve çevresi ilk olarak Afşın Bey tarafından fethedilmiştir. Bu tarihten sonra Denizli ve yöresi, Bizanslılar ve Selçuklular arasında sürekli el değiştirmiştir. 1097 yılında Selçuklu kervanları, Ladik (Denizli)’de soyulunca, Konya’daki Anadolu Selçuklu sultanı Kılıçarslan, Denizli’nin ikinci kez fethi için Mehmet Gazi ve Server Gazi’yi görevlendirdi. Mehmet Gazi ve Server Gazi emrindeki birlikler ile beraber, Burdur ve Isparta üzerinden Denizli sınırlarına geldiler. Mehmet ve Server Gazi beyler, yanlarındaki birlikler ile Çardak üzerinden Honaz’a (Colossia) geçtiler. Semerkandi Baba ve Beyazıt Han ise, emrindeki birliklerle Elma Dağı’nı geçerek Başsalan, Kazlar Yakası, Ada Tepe ve Diokayseria Antik Kenti (Yeşilyuva) etrafında, düşmanla amansız bir savaşa girdiler. En şiddetli ve kanlı çatışmalar, bugünkü Yeşilyuva’nın bulunduğu yerleşim alanı ile doğusundaki tepe arasında kalan dere içinde meydana gelmiştir. Binlerce insanın hayatını yitirdiği bu savaştan sonra, Diokayseria (Yeşilyuva) fethedildi. Binlerce şehite mezar olan bu tepeye, “Adak Deresi” adı verildi. Yeşilyuva’da türbesi yapılı olan Semerkandi Baba ve Beyazıt Han, burada şehit olmuşlardır. Yeşilyuva’nın Türk egemenliğine geçmesinden sonra, Semerkandi Baba adına bir zaviye kuruldu. Ucarı’da, Sıtlan Pınarı mevkisi ile Karahöyük’ün göl yerini çevreleyen arazilerden elde edilen yıllık gelirin dörtte biri, zaviyeye ‘zeamet’ olarak tahsil edildi. Kuyucak Köyü yakınlarında bulunan koruluk da bu zaviyeye verildi. Bu ilk fetihlerden sonra Bizanslılar adeta deliye döndüler. Zaman zaman Denizli ve yöresine saldırdılar. Düşmanlar sadece Bizans’la sınırlı değil, tüm Avrupa devletleri idi. Almanlar, Fransızlar ve diğer Avrupalılar, hem macera amacıyla, hem de Hristiyanlığı Anadolu’ya geri getirmek amacıyla, kuvvet toplamaya başladılar. 1147 yılında Fransa Kralı IV. Lui Komutasında binlerce asker, deniz yoluyla Efes’e gelerek buradan İzmir ve Aydın civarına çıktılar. Menderes Ovası’nı talan ederek, Ladik(Denizli)’e kadar geldiler. Türkler, Denizli’de büyük kayıplar verdiler. İntikam ateşiyle yanan Türkmenler ve Anadolu Selçukluları, (Hamit Ovası) Acıpayam Ovası’nda toplandılar. Serinhisar (Kızılhisar) yakınlarına, Honaz Dağı’nın güney eteklerine mevzilendiler. Düşmanla burada çok büyük çarpışmalar yaşandı. Fransa Kralı IV. Lui karanlıktan yararlanarak, bozulan ordusunu terk edip kaçtı. Bu savaş, tarihe Kazıkbeli Geçidi yakınlarında gerçekleştiği için, Kazıkbeli Savaşı olarak geçmiştir. Aynı senaryo 1176 yılında, bu kez Çivril ilçesi, Gümüşsuyu yakınlarındaki Düzbel mevkiinde denenecekti. Nitekim yine öyle olmuş, Selçuklu sultanı Kılıçaslan, VII. Lui ve İngiltere Kralı II. Henry’yi perişan etmiştir. 70 bin kişiden meydana gelen Haçlı ordusu, tarihte görülmemiş bir askeri deha eseri, darmadağın olmuştur.

Acıpayam’ın ikinci kez fethi

Kazıkbeli ve Düzbel’de umduğunu bulamayan Avrupalılar, bu yenilgilerini bir türlü hazmedemiyorlardı. Bu kez çok büyük bir kuvvetle, yine İzmir ve Aydın tarafından gelerek Denizli’yi ele geçirip, Karaağaç Ovası’ndan Burdur üzerine doğru ilerlediler. Tarihler ilk fetihlerden 100 yıl sonrasını, yani 1195’i gösterirken, Selçuklu sultanı Osman Bey ve Hüsamettin Bey, komutasındaki birlikleri düşman üzerine gönderdi. Düşmanla Isparta yakınlarında temasa geçildi. Burdur gölü kıyılarında büyük çatışmalar yaşandı. Düşman yine umduğunu bulamayarak geriye çekilmeye başladı. Bunun üzerine Hüsamettin Bey komutasındaki birlikler, Dinar üzerinden Çivril ve Çal tarafına gittiler. Dinar’da Hüsamettin Bey’den ayrılan İsa ve Mahmut Gazi beyler, Başmakçı üzerinden Anav’a (Çardak) geçtiler. Osman Bey komutasındaki birlikler Yeşilova’ya geldiklerinde, Abdi Bey ve Seyit Gazi beyler, Gölhisar tarafının fethine gittiler. Gölhisar ve çevresini düşmandan temizleyen Abdi Bey ve Seyit Gazi, Salda Gölü üzerinden Bayındır’a, oradan da Çardak’taki Gölcük Köyüne indi. Burada Mahmut ve İsa Bey’le Buluştular. Beylerli Kasabası’nda toplanan beyler, burada bir durum değerlendirmesi yaptılar. Cumalı Köyü’nde cuma namazı kıldıktan sonra Köpek Beli’ne hareket ettiler. Köpek Beli’nde çok şiddetli çatışmalar oldu. Abdi Bey burada yaralandı. Salda Gölü kıyısındaki revire getirildi. Abdi Bey’in kahramanlıkları, Selçuklu sultanına kadar ulaştı. Selçuklu Sultanı, Abdi Bey’i Sultanlık Payesi ile ödüllendirdi. Abdi Bey, ‘Sultan’ olarak anıldı. Salda Gölü kıyısındaki kaynağa da, ‘Sultan Pınarı’ adı verildi. Diğer taraftan Osman Bey ise, emrindeki birliklerle Hamit(Acıpayam) Ovası’nın fethine girişti. Artık sonbahar gelmiş, hava şartları değişmişti. Düşman, Osman Bey’in ani saldırı yapmasını bekliyordu. Ancak öyle olmadı. Osman Bey’in bilgi ve tecrübesi düşmanı şaşırtmıştı. Osman Bey saldırıyor, geri çekiliyordu. Bu ani saldırılarda düşmana büyük kayıplar verdiriliyordu. Düşmanın gücü iyice azalmıştı. Osman Bey, nihai sonuca ulaşmak için büyük bir taarruza girdi. Düşmanı Acıpayam Ovası’ndan sürüp çıkardı. Osman Bey bu savaşı sanki yata yata kazanmıştı. Bu savaştan sonra Osman Bey de, ‘Yatağan Baba’ olarak anılmaya başlandı. Savaş sonrası Yatağan’a yerleşen Yatağan Baba, Yatağan Kasabası’nın kurucusudur. Yatağan’a yerleştikten sonra bir de tekke kurdu. Tekke ve zaviyesi Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar yaşatıldı. Türbesi Yatağan’dadır. Abdi Bey de Yatağan’a yerleşti. O da Osman Bey gibi bir tekke ve zaviye kurdu. Onun türbesi de Yatağan Kasabasındadır.

Beylikler döneminde Acıpayam

Acıpayam Ovası’nın tamamen Türk egemenliğine geçişiyle birlikte Oğuz boylarından bazı boylar da, Karaağaç Ovası’na gelip yerleşmeye başladılar. İşte bu boylardan Oğuz Bey, Oğuz Köyü’ne, Kara Afşar Boyu’ndan iki boyda ‘Karaağaç Baba’ öncülüğünde bir kısmı Eşeler Dağı eteğine, -bugünkü Kumafşarı Kasabası’nın bulunduğu yere- bir kısmı da Elma Dağı’nın batısına, Karahöyükafşarı’na yerleştiler. Beylikler döneminde Acıpayam ve yöresi, Hamitoğulları Beyliği’ne bağlandı. Acıpayam ve yöresi bu dönemde ‘Hamit Ovası’ olarak biliniyordu ve bu isimle anılıyordu. Hamitoğulları döneminde Acıpayamlılar sakin bir hayat sürdüler. Bölgenin Germiyanoğlularına bağlanmasıyla Acıpayam’da huzursuzluklar başladı. Merkezi Kütahya’da bulunan Germiyanoğluları, Hamit Ovası’na geldiler. Hamamkaşı ve Kazıkbeli’nde yol kesip kervanları soymaya başladılar. Avşar’lar ile sık sık sürtüşmelere girdiler. Avşarlardan bazıları Germiyanoğluları ile yakınlık kurmuş, bu durum Avşar Beyi Karaağaç Baba’yı çok kızdırmıştır. Ancak Avşarlar, Germiyanoğlularına boyun eğmemiş, Karaağaç Ovası’ndan Germiyanları göndermeyi bilmişlerdir. İşte bu olaydan sonra Avşar Beyi Türküsü yakılmış, dilden dile günümüze kadar ulaşmıştır. Selçuklu döneminde Acıpayam Gölhisar’a bağlanmıştı ve Gölhisar da Hamitoğulları’na bağlı olduğu için ovaya “Hamit Ovası” ya da “Yeşil Sahra” denilmektedir. | (1316-1324).

Karamanoğulları’nın eline geçen bölge daha sonra Osmanlıların eline geçti. Isparta Sancağına bağlandı. Isparta Sancağı da Karaağaç Bölgesi olması nedeniyle adı ‘Batı Karaağaç’ manasına gelen “Garbikaraağaç” olmuştur. Doğu Karaağaç ise, bugün hâla Isparta’nın bir ilçesinin adı olan ve eski adını kullanan Şarkikaraağaç’tır.

Osmanlı dönemi

Yıldırım Bayezid’in Timur’a esir düşmesiyle, Anadolu’da kargaşalar yaşandı. Germiyanoğluları eski nüfuzunu tekrar kurmak isteyip de bölgeye hakim olamayınca, Acıpayam’ı “Asi Karaağaç” ilan ettiler. Asi Karaağaç, Burdur’un sancak olması ile birlikte, Burdur Sancağına bağlanmış; 1870 tarihli Osmanlı İdari Nizamnamesi ile burada bir ilçe kurulmasına karar verilmiş ve daha sonra Denizli Sancağına bağlanmıştır. 1871 yılında da ‘ilçe teşkilatı’ kurulmuştur.

Acıpayam Google harita konumu